FAHREDDİN PAŞA
Bulgaristan, Rusçuk’ta doğdu, 93 Harbi’nden sonra ailesiyle birlikte İstanbul’a yerleşti. “Medîne müdâfii”, “Türk Kaplanı”, “Çöl Kaplanı”, “Medine Kahramanı” adlarıyla anılır. Harp Okulunu birincilikle bitirdi. Eğitimlerini bitirdikten sonra 1891’de kurmay Yüzbaşı rütbesiyle göreve başladı.
Balkan Savaşı’nda Çatalca savunmasında ve Edirne’nin geri alınışında görev aldı. Dünya Savaşı başladığında 4. Orduya bağlı 12. Kolordu komutanı olarak Musul’da bulunuyordu. 1915’te 4. Ordu komutan vekilliğine getirildi. Bu bölgede iken hem tehcire tabi tutulan Ermenileri yerleştirmesiyle uğraştı, hem de Urfa, Zeytun, Musadağı ve Haçin Ermeni isyanlarını bastırdı.
Fahrettin Paşa, İslam bayrağının yere düşmemesi için mücadele etmiştir. 1916’da 4. Ordu komutanı Cemal Paşa tarafından Medine’ye gönderilerek Hicaz Kuvve-i Seferiyesi komutanlığına atandı. İngilizler’in desteğinde isyana girişen Şerif Hüseyin ordusuna karşı, kısıtlı imkanlara rağmen yaptığı Medine müdafaası büyük takdir topladı. Şerif Hüseyin’in çok kolay ikna olması ve yüksek mevkilere gelme hırsından dolayı İngilizler onu, Osmanlı’ya karşı isyana teşvik etmekte hiçte zorlanmamıştır.
Birinci Dünya Savaşı. Yıllardan 1916. Osmanlı’nın en önemli sancaklarından biri Medine-i Münevvere’de Osmanlı mukaddes mekânları gözü gibi korumaktadır.Çünkü oralar bütün İslam ümmetinin gözbebeğidir.Medine’de tehlikeli gelişmeler hisseden devlet, Hz. Resul’ün (s.a.v.) şehrine zarar gelmesin diye oraya en güvenilir askerlerden birisi olan Fahreddin Paşa’yı gönderir. Tarih 31 Mayıs 1916’dır. Fahreddin Paşa Medine’ye askerleriyle geçer ve orada otağını kurar. Tam 2 yıl 7 ay boyunca Medine’nin kon- trolünü, daha doğrusu hizmetkârlığını devralır.
Öteden beri İngilizler Medine’nin kontrolünü Osmanlı’dan almak istemektedir. Ama Mevki Komutanı Fahreddin Paşa oraları evinden daha iyi korumaktadır. “Fahrettin Paşa teslim olmuyor. Askerlerin gözüne kum atarak paşayı bağlayıp öyle teslim ediyorlar. Peygamber Efendimizin mezarlığı Ravza-i Mutahhara’yı koruduğu için devletin teslim olmasına rağmen Fahrettin Paşa teslim olmamıştır.
Devletin teslim olmasına rağmen bir Osmanlı paşası emre itaat etmiyor, üç ay daha o topraklarda mücadeleye devam ediyor. Medine savunması, askeriyle tek vücut olmuş bir Osmanlı paşasının vatan ve Peygamber sevgisinin yansımasıdır. Medine Muhafızı Fahrettin Paşa, Medine’de bulunduğu sırada resmi yazışmalarda askerleri için “Mehmetçik” tabirini kullanmakta ve onları Peygamber’in askerleri olarak nitelendirmektedir.
İngiliz oyunlarıyla, bedevilerin isyanlarıyla, açlıkla, susuzlukla, 50 dereceyi aşan kavurucu sıcakla, başta İspanyol Nezlesi ve askerin dişlerini ve çenesini düşüren İskorpit olmak üzere türlü hastalıklarla ve ağır çöl koşullarıyla canla başla mücadele ederek Medine-i Münevvere’yi, Hz. Peygamber’in kabrini son ana kadar savunan, teslim çağrılarını geri çeviren Fahrettin Paşa’nın bu dik duruşunu ancak ve ancak Peygamber sevgisiyle izah edebiliriz.
Zira Fahrettin Paşa Medine’yi “bütün İslam’ın sırtını dayadığı yer, manevi gücünün desteği” diye tanımlamak suretiyle bu kutsal şehre özel bir önem vermektedir. 31 Ekim 1918’de İhtilaf devletleriyle Osmanlı antlaşmaya (Mondros Ateşkes gereği) imza atar ve Medine’nin kontrolünü İngiliz himayesine bırakmak zorunda kalır.
Sadrazam Ahmet İzzet Paşa Medine’ye haber gönderir ve şehri teslim etme emrini iletir. Ancak cihan devleti olmuş şerefli bir milletin Paşa’sı olan Fahreddin Paşa, “Medine’yi İngilizlere teslim edemem” der ve direnir. Payitahttan emir üzerine emir gelir ama Fahreddin Paşa; “Ben Hz. Resulullah’ın ﷺ kabrini gayrimüslim İngiliz devletine bırakamam” der. Devlet imzanın gereğini yapamadığı için sıkıntıdadır. Paşa ise kararlıdır. Müdafaanın son günleridir. Fahreddin Paşa ve askerine bütün yardımlar kesilir. Çekirgeden başka yiyecek de bulamazlar. Askerler Peygamberimizin mescidinin dışını kendilerine mesken tutarlar. İffet ve şerefini koruyan bir aile reisi gibi mescidin önünde nöbete başlarlar. Yerli halk da gönülden onlarla beraberdir. Osmanlı antlaşma gereği Medine’yi teslim edemeyince başka bir çareye başvururlar. Fahreddin Paşa için ‘iş yapamaz’ raporu çıkartırlar. Böylece görevden azledilir ve yetki başka bir komutana teslim edilir.
Fahreddin Paşa Medine’de Efendimiz’e ﷺ veda etmek için Mescid’e geçer. Askerleri de yanındadır. Paşa, Mescid’in minberine doğru yürür. Sonra Efendimiz’in (s.a.v.) şerefli mezarına doğru yürür ve ağlayarak şöyle der: ‘Ben seni nasıl bırakırım. Gönlüm el vermez ki! Seni kime teslim edeyim.’ Oradaki herkes bu gönlü kırık, Medine sevdalısına bakıp gözyaşı dökerler. Zor bir ayrılıştır. Ayrılamamaktadır. Fahreddin Paşa gidip eşyasını toplar.
Bir bavula koyar ve son kez Efendimiz’e ﷺ vedaya gider. Hz. Resul’ün ﷺ kabrinin önünde demir pencerelere yapışır. Ve seni bırakmam der. Sonra bavulunun üzerine oturur. Asker de tüfeklerini birbirlerine dayayıp Paşa’nın yanında otururlar. Fahreddin Paşa aşkına tutuştuğu Hz. Muhammed’in ﷺ şehrini terk etmeyince, askerlerin onu tutuklayıp Medine’den çıkarmaktan başka çareleri kalmamıştır. Antlaşmanın gereğini yerine getirmek zorunda olan yeni komutan paşayı derdest etmekten başka çare bulamaz.
Yeni göreve başlayan komutan, Paşa’yı tutuklayıp Medine’den çıkarın der. Askerler tüfeklerini yere koyup Paşa’yı çembere alırlar. Paşalarını kucaklarlar. Kırmadan, üzmeden, hırpalamadan bir annenin yavrusunu kucakladıkları gibi kucaklarlar. Ve büyük teessür içinde Medine’den Paşa’yı çıkartırlar. İşte bu şanlı direnişin, son Osmanlı’nın Medine-i Münevvere’yi terk edişinin çok kısa hikâyesi budur.
Orayı terk ettik ama gönül hep orada kaldı. Fahreddin Paşa’nın Medine’yi terk edişi 13 Ocak 1918’e denk gelir. Şimdi Sarıyer’de Aşiyan mezarlığında ….İŞTE TAM BURADA….Hz. Resulullah’la ﷺ buluşacağı günü bekliyor. Bizim de beklediğimiz gibi. Hamd alemlerin Rabbi olan Allah’a, salat-ü selam Peygamber Efendimiz’e ve onun bütün âline ve ashabına olsun…
Mehmetçik lafını da dedemiz askeri literatüre sokuyor. Medine müdafaası sırasında İstanbul ile yazışmalarında kullanıyor ilk kez. Hatta, Enver Paşa böyle laubali sözcükleri kullanmaması için uyarıyor. Mehmetçik sözünü halk benimsiyor. Gönlü Medine ve İslam aşkıyla dolu olan bu şanlı askere, Çöl Kaplanı’na selam olsun. Rabbim Medine’yi, Mekke’yi ve Kudüs’ü ebediyyen korusun..
Fahreddin Paşa’nın ordusundaki asker İdris Sabih Bey’in o meşhur şiiri;
Nedense kimseler dinlemez, eyvâh!
O kadar sâf olan dileğimizi,
Bir ümmî isen de Yâ Resûlallah,
Ancak sen okursun yüreğimizi,
Ne kanlar akıttık hep senin için,
O ulu Kitâb’ın hakkı içün aziz...
Gücümüz erişsin ve erişmesin,
Uğrunda her zaman döğüşeceğiz.
Yapamaz Ertuğrul evlâdı sensiz, ,
Can verir, cânânı veremez Türkler.
Ebedi hadim’ül haremeyniniz,
Ölsek de Ravza’nı rûhumuz bekler.
Araştırmacı – Mete AKSAKAL
İlk Yorum Yapan Siz Olun!